ESKİ İSTANBUL M.Ö. 658
M.Ö. 658 Yılında Sarayburnu ve çevresinde kurulan İstanbul, jeopolitik bakımdan da çok önemli yerleşim merkezlerindendir.
Asya ile Avrupa'yı birleştiren Boğazı, Altınboynuz ünvanlı Haliç'i, şehri her taraftan çevreleyen denizleri, burada yaşanan kültür ve medeniyetleri ile İstanbul asırlar boyu siyasi, askeri ve ticari bir merkez haline gelmiştir.
VALENS SU KEMERİ BOZDOĞAN 117-138
Kuruluş döneminde şehrin su ihtiyacı, yeraltı kaynaklarından sağlanıyordu. İlk önemli su tesisleri Roma İmparatorları zamanında yapılmıştır.
İmparator Hadriyen (117-138) tarafından sur dışındaki bir kaynaktan Haliç'in kenar mahallelerine kadar su yolu yaptırıldığı, Valens'in (364-378) de Halkalı civarından Beyazıt'a kadar su getirttiği ve bu Su Yolu için Mazul Kemer ile bugün Bozdoğan diye bildiğimiz Valens Kemeri'ni inşa ettirdiği kayıtlarda mevcuttur. Yine Valens zamanında Belgrat Ormanları'nda bir bent yaptırılmış, Kağıthane Deresi'nin suları ızgara ve havuzlarda toplanarak bu sular şehre getirilmiştir.
YEREBATAN SARNICI 378-395
I. Teodosyus (378-395) Mazul ve Valens Kemerlerini kullanarak 3. Su Yolu ile şehre su getirmiş; ayrıca Belgrat Ormanlarından Sultanahmet'e kadar 4. Su Yolu'nu inşa ettirmiştir. Roma ve Doğu Roma İmparatorları, kuraklık ve harb ihtimallerini düşünerek, şehir içinde üstü açık (Çukurbostan) ve kapalı sarnıçlar da yaptırmışlardır.
Üstü açık su depolarının (Hazneler) en önemlileri Aetiyus (bugünkü Vefa Stadı), Aspar (Yavuz Selim'deki Çukurbostan) ve Hegius Mokius (Altınmermer semtinde) su depolarıdır. Üstü kapalı haznelerin en meşhurları da; 336 sütunlu Basilika Sarnıcı (Yerebatan Sarayı), 224 sütunlu Pileksenus Sarnıcı (Binbirdirek) ve Acımusluk Sarnıcı'dır.
Roma İmparatorları zamanında yaptırılan su tesisleri Bizans İmparatorları tarafından bir dereceye kadar tamir edilmişse de, Bizans'ın son devirlerinde kullanılmaz bir şekilde, tamamıyla yok olmak durumuna gelmiştir. Bu tesislerden halen ayakta olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri Osmanlılar tarafından çok iyi bir şekilde tamir edilerek, yıkılmaktan kurtarılmıştır.
SU MEDENİYETTİR 1465
İstanbul'un fethedilmesiyle yeni bir çağ açan Türkler, o günün şartlarına göre, şaheser bir su medeniyeti oluşturmuşlardır. Fetih'den sonra şehir nüfusu daha da artmış, mevcut su tesisleri yetersiz hale gelmiştir.
Fatih Sultan Mehmet Han, önceden Valens tarafından yaptırılan Marmara Bölgesi'ndeki su tesislerini islah ettirmiştir. Fatih ve Turunçlu Su Yolları bu suretle meydana gelmiştir.
Daha sonra birçok padişah ve devlet erkanı, Halkalı Suları adını alan ve Halkalı Köyü civarındaki muhtelif pınarlardan beslenen Marmara Bölgesi Su Tesisleri Manzumesi'ne yeni kollar ilave etmişlerdir.
Bu su tesislerinin günlük verimleri 4.335 m3 olup, beslediği bölgelerin ihtiyacını karşılayacak miktardaydı. Halkalı Su Tesisleri üzerinde; Mazul Kemeri, Kara Kemer, Ali Paşa Kemeri ve Bozdoğan Kemeri bulunur. Bizanslılardan kalmış olan Mazul ve Valens (Bozdoğan) Kemerleri tamir edilerek bunlardan yararlanılır hale getirilmişlerdir. Bu su yolları ile şehirdeki camilere, çeşme ve sebillere, imaretlere ve şehir dışındaki kışlalara devamlı olarak su verilebilmiştir.
KAĞITHANE 1555
Zamanla nüfusun artmasıyla birlikte yine su sıkıntıları çekilmeye başlanınca Padişah Kanuni Sultan Süleyman bu sorunun halledilmesi için Mimar Sinan'ı görevlendirdi. Böylece 1555 senesinde Kırkçeşme Su Tesisleri'nin inşasına başlandı.
O zamanlar; Alibey ve Kağıthane Derelerinin mecralarından toplanan sular, havuzlarda biriktirilerek Eğrikapı'ya getiriliyor, oradan da şehre taşınıyordu. O tarihlerde aşırı basınca dayanıklı su boruları bulunmadığından, vadilere kemerler inşa edilerek sular bunların üzerinden akıtılıyordu.
Bu tesisler yapılırken ana kaynağın tespitinde, su yollarının, kemerlerin ve havuzların inşasında yapılan ince ölçü ve hesaplamalar, bugünkü modern aletlerle yapılan hesaplar kadar doğru ve hassastı.
MAĞLOVA KEMERİ 1563
1563'de tamamlanan tesislerde, Uzun Kemer, Eğri Kemer, Güzelce Kemer ve Mağlova Kemeri bulunmaktadır. Kırkçeşme Su Tesisleri en kurak zamanlarda dahi günde 4.200 m3 su ile 158 tesisi (94 çeşme, 19 kuyu, 15 maslak, 13 hamam, 7 saray ve 10 adet diğer yapılar) beslemekteydi.
Kanuni Sulltan Süleyman Han'dan sonra birçok hayırsever tarafından yaptırılan ilavelerle suyun miktarı ve beslenen tesislerin sayısı artırılmıştır. Suyun derlendiği sahalardaki derelerin baş tarafına bentler inşa edilerek kıştan yaza su saklanmıştır. Belgrat Ormanlarında Kırkçeşme Bentleri denilen bu bentler; Karanlık Bent (Sultan 2. Osman, 1620), Büyük Bent (3. Ahmet, 1723), Ayvad Bendi (3. Mustafa, 1765) ve Kirazlı Bent (2. Mahmut, 1818)'dir. Bu bentlerle Kırkçeşme Suları'nın günlük verimi 10,000 m3'e çıkmıştır.
TAKSİM MAKSEMİ 1732
İstanbul'un Beyoğlu Bölgesi'nin su problemi ilk defa 1732'de yapılmış olan Taksim Suyu Tesisleriyle çözüme kavuşmuştur. Bahçeköy civarında derlenen ve günlük verimi 800 m3 olan su, 20 km'lik bir isale hattıyla Taksim'deki 2.700 m3'lük bir depoya ve oradaki maksem vasıtasıyla 64 çeşme ve sebil ile 3 şadırvana ulaşmaktadır.
1732'de 1. Mahmut tarafından yaptırılan Bahçeköy (Sultan Mahmut) Kemeri ile Topuzlu Bent, Valide Benti ve 2. Mahmut Benti bu tesislerdendir. Bentlerin inşasıyla Taksim Sularının günlük verimi 3.000 m3'e yükselmiştir.
Halkın su ihtiyacını karşılamak için kaynak suları, küçük isale hatlarıyla çeşmelere verilmiştir. Bunların en önemlisi 1904'de Sultan 2. Abdülhamit tarafından yaptırılan ve günlük verimi 1.200 m3 olan Hamidiye Suyu'dur. Kemerburgaz'daki membalardan alınan bu su Beyoğlu civarındaki kışlalara, saraylara ve 50 kadar çeşmeye veriliyordu. Emirgan'a isale edilen Kanlıkavak ve Sarıyer Suları da böyle kaynak sularıdır.